Vergi kimlik numarası nedir? Vergi kimlik numarası sorgulama
Vergi kimlik numarası (Vergi numarası, VKN veya vergi kimlik no olarak da kullanılır) vergi mükellefi olan birey veya kurumlara özel olarak tanımlanan numaradır.
Çalışma süresi içerisinde veya işten ayrıldıktan sonra belirli sürelerde talep edilmesi halinde, işçi alacaklarının tazmin edilmesi mümkündür. Bunun için zamanaşımı sürelerinin bilinmesi gerekir. İşçi alacaklarında zamanaşımı süreleri ve dikkat edilmesi gereken hususları bu yazımızda bulabilirsiniz.
İşten ayrıldınız ve alacaklarınızı almak istiyorsunuz. Ancak aradan zaman geçti. İşte tam da bu noktada "zamanaşımı" devreye girer. Basitçe anlatmak gerekirse, işçinin çalıştığı dönemde ya da işten çıktıktan sonra hak ettiği paraları ya da tazminatları belirli bir süre içinde talep etmesi gerekir. Eğer bu süre içinde hakkınızı aramazsanız, ne kadar haklı olsanız da hukuken bir sonuç alamazsınız. Zamanaşımı demek, süresi dolunca hakkınızı kaybetmek demek. Bu durum hem işverenin hem işçinin haklarını korumak için var. Yani yıllar sonra çıkıp "Benim fazla mesaim vardı." derseniz, yasal süre geçtiyse ne yazık ki artık o kapı kapanmış olur.
Zamanaşımı aslında mantıklı bir sistemdir. Çünkü insanlar sonsuza kadar dava açma hakkına sahip olsa, bu herkes için stresli bir durum olurdu. İşte bu yüzden hukuk sisteminin katkısı şudur: "Haklıysan zamanında gel, hakkını ara." Bu süreyi sınırlamanın amacı, belgelerin kaybolmasını, tanıkların unutmasını ve delillerin yok olmasını önlemektir. Ayrıca böyle bir durumda, karşı taraf da sürekli bir belirsizlik içinde kalmamış olur. Bu sürelerin temeli Türk Borçlar Kanunu’na ve İş Kanunu’na dayanır. Ayrıca zamanaşımı süresi 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nda da çok net ifadelerle açıklanmış durumda.
İşçi alacaklarıyla ilgili süreler rast gele değil, kanunlara göre belirlenir. İş Kanunu, alacakların türüne göre farklı zamanaşımı süreleri koymuştur. Yani tüm alacaklar için "5 yıl" denemez. Örneğin biriken maaşla kıdem tazminatının başlangıç tarihleri ve süreleri farklıdır. İş Kanunu’nun 32. maddesi özellikle ücretle ilgili zamanaşımı süresine yer verir. Kıdem ve ihbar tazminatı için ise devreye 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu girer. Her alacağın kendi kuralları vardır ve bu yüzden tek bir cümleyle hepsini anlatmak mümkün değildir.
İşçiler arasında en çok karıştırılan konulardan biri budur. “Zamanaşımı beş yıl mı, on yıl mı, hangisinde kaç yıl?” gibi sorular en sık sorulan sorulardır. Cevap şu: 2017’ye kadar bazı alacaklar için süre 10 yıldı. Ama 7036 sayılı kanunla çoğu alacakta süre 5 yıla indirildi. Şu an kıdem, ihbar, ücret, fazla mesai, yıllık izin gibi işçilik alacaklarının büyük çoğunluğu için geçerli süre 5 yıldır. Yani işten çıktıysanız ve bu haklarınızı almak istiyorsanız, 5 yıl içinde dava açmanız şarttır. Bu süreyi geçirirseniz mahkeme sizi dinlemeyecektir.
Eskiden birçok kişi “10 yılım var.” diye bekliyordu ancak artık çoğu işçilik alacağı için bu süre 5 yıldır. Kıdem, ihbar, fazla mesai, yıllık izin, ücret… Hepsi 5 yıl içinde talep edilmelidir. Bu süre, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren başlar. Yani çalıştığınız dönemde değil, işten ayrıldığınız günden sonra süre başlar. Dava açmadıysanız ya da resmi bir işlem yapmadıysanız bu süre geçince haktan mahrum kalınır. Ne kadar haklı olursanız olun, süre geçtiyse maalesef iş işten geçmiş olur.
İşçinin maaşı, primleri, ikramiyeleri ve benzeri tüm hak edişleri ücret alacağına girer. Bu alacaklar için zamanaşımı süresi de 5 yıldır. Diyelim ki 2025 yılının Ocak ayında maaşınızı almadınız ve bir şekilde göz ardı ettiniz. Bu ücret için 5 yılınız var. Yani Şubat 2030’a kadar dava açmazsanız artık o ücreti alamazsınız. Özellikle içeride biriken maaşlar varsa mutlaka hepsinin hangi aydan kaldığını belirlemek gerekir, çünkü her biri için süre ayrı işler.
Birçok işçinin kafasını karıştıran başka bir konu da bu: "Birden fazla alacağım var, süre nasıl hesaplanıyor?" diyorsanız, cevabı basittir. Her alacak kalemi için süre ayrı başlar. Örneğin, yıllık izin ücreti için süre işten ayrıldığınızda başlarken, fazla mesai alacağınız çalışırken ödenmeyen dönemlere göre hesaplanır. Aynı şekilde içeride kalan maaşınız 2021’den kalmaysa onun için 2026’ya kadar süreniz vardır. Ama kıdem tazminatı 2022’de doğmuşsa onun için 2027’ye kadar hakkınız devam eder. Yani her hak için süre ayrı hesaplanır. Bu yüzden neye ne zaman hak kazandığınız çok önemlidir. Dava açarken bu süreleri dikkate almak gerekir, aksi halde bazı alacaklarınız düşer.
Kıdem tazminatı, işçinin uzun süre aynı iş yerinde çalışmasının bir karşılığıdır diyebiliriz. Yani yıllar boyunca o iş yerinde emek verdiniz, belli şartlarda işten ayrıldınız. İşte o zaman kıdem tazminatına hak kazanırsınız. Genelde işçi kendi isteğiyle ayrıldığında bu hak doğmaz. Tabi ki istisnalar hariç. Emeklilik, askerlik, evlilik (kadın işçilerde), işverenin haksız feshi gibi nedenlerle işten ayrılan işçiler kıdem tazminatı alabilir. Tutar, çalıştığınız yıl kadar bir maaş üzerinden hesaplanır. Bu ödeme, işçinin iş yerinde geçirdiği sürenin ve emeğinin karşılığıdır.
Bu tazminat hakkı iş sözleşmesi sona erdiğinde doğar. Yani istifa ettiğiniz ya da işten çıkarıldığınız gün, zamanaşımı süresi başlar. O tarihten itibaren süre işlemeye başlar. Sürenin başlangıcında “hak ettim mi, etmedim mi?” sorusu önemli değildir. İlişki bittiyse süre başladı demektir. Bu yüzden işten ayrıldığınız günü not alın, çünkü 4 yıl sonra hatırlamak zor olabilir.
Güncel yasa gereği kıdem tazminatında zamanaşımı süresi 5 yıldır. Eskiden 10 yıl olan bu süre, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile birlikte 5 yıla indirilmiştir. Bu, şu anlama geliyor: İşten ayrıldığınız tarihten itibaren 5 yıl içinde kıdem tazminatınızı dava yoluyla talep etmezseniz hakkınız yanar. Ve bu konuda mahkeme çok net, süre dolmuşsa dava reddedilir. O yüzden "daha var, acele etmeyelim" demek büyük hak kaybı yaratır.
Her şey zamanla unutulmasın diye sürelere sınır koyulur. Ama bazı durumlar bu süreyi sıfırlar. Mesela arabulucuya gitmeniz, dava açmanız, ya da karşı tarafa ihtarname çekmeniz gibi resmi işlemler zamanaşımı süresini keser. Süre yeniden başlar. Örnek verelim: 2020’de işten çıktınız, 2024’te arabulucuya başvurdunuz. Artık süre 2024’ten itibaren 5 yıl yeniden sayılır. Ama bu işlemler resmi olmalı. Telefonla konuşmak, mesaj atmak resmi işlem olarak kabul edilmez.
Zamanında alınmamış kıdem tazminatını geriye dönük olarak talep etmek mümkün mü? Evet, mümkün. Ama yukarıda anlattığımız 5 yıllık süre içinde olmak şartıyla. Yani işten çıkalı 6 yıl olmuşsa, artık bu hak düşer. Ama işten çıkalı 4 yıl olduysa, hemen başvurursanız hala zamanınız var demektir. Geçmişe dönük talepte bulunurken sözleşmenin fesih tarihi çok önemlidir. Çünkü süre onunla birlikte başlar.
4857 sayılı İş Kanunu'nda doğrudan zamanaşımı süresi yazmaz. Ama 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu, kıdem tazminatı dahil birçok işçilik alacağı için bu süreyi açıkça beş yıl olarak belirler. Uygulamada da Yargıtay bu konuda çok net kararlar vermiştir. Yani artık bu konu tartışmaya açık değil. Süre belli: 5 yıl. Bu bilgiye dayanarak hareket etmek işçiyi korur.
İhbar tazminatı, işten çıkarılacağınızı önceden öğrenme hakkınızı korur. İşveren, sizi aniden çıkaramaz, belli bir süre önce haber vermesi gerekir. Eğer haber vermezse ya da sizi o süreden önce işten çıkarırsa, karşılığında size ihbar tazminatı ödemesi gerekir. Aynı şekilde siz de işvereni habersiz bırakıp giderseniz, sizden de ihbar tazminatı isteyebilir. Bu tazminatın süresi, sizin o iş yerindeki çalışma süremize göre değişir. Kısaca ne kadar uzun çalıştıysanız, o kadar önceden haber verilmesi gerekir.
Tıpkı kıdem tazminatında olduğu gibi, ihbar tazminatında da zamanaşımı süresi 5 yıldır. Bu süre, iş sözleşmesinin feshedildiği yani işten ayrıldığınız tarihten itibaren başlar. Örneğin 2021'de işten çıkarıldıysanız ve size ihbar süresi verilmeden çıkış yapıldıysa, 2026'ya kadar dava açmanız gerekir. Süre dolduktan sonra artık hak iddia edemezsiniz. Bu nedenle işten ayrıldığınız günü net olarak hatırlamanız önemlidir.
Bu süre içinde dava açarsanız, arabulucuya başvurursanız veya resmi bir ihtarname gönderirseniz, zamanaşımı süresi kesilir. Bu kesilme işlemi süreyi sıfırlar ve yeniden başlatır. Daha önce de açıklamıştık. Örnekle açıklarsak: 2022'de işten ayrıldınız, 2024’te arabulucuya başvurdunuz. Artık zamanaşımı süresi yeniden 5 yıl sayılacak şekilde başlar. Ama bunu sadece sözlü olarak belirtirseniz ya da yazılı ama resmi olmayan bir bildirim yaparsanız, süre kesilmiş sayılmaz.
Ücret alacağı dediğimizde sadece aylık maaş akla gelmesin. Aslında bu başlık altında; fazla mesai, hafta tatili, resmi tatil çalışmaları, primler, ikramiyeler hatta yol ve yemek yardımları bile girer. İşçinin yaptığı her işin, hakkıyla karşılık bulması gerekir. Ve eğer bu ödemeler yapılmadıysa, işçi bunları talep edebilir. Ama her alacak gibi bu da süresiz değildir. Ne yazık ki zamanaşımı bu alacaklar için de geçerlidir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 32. maddesine göre ücret alacaklarında zamanaşımı süresi 5 yıldır. Bu süre, alacağın doğduğu yani ödeme günü geldiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Örneğin, Eylül 2020 maaşı ödenmediyse, bu alacak için Ekim 2025’e kadar dava açmanız gerekir. İş devam etse bile, zamanaşımı çalışmaya devam eder. Yani işçi iş yerindeyken de dava açabilir. En çok yapılan hata, "çalışıyorum ya, sonra alırım" demek. Ama bu düşünce bazı maaşların zamanaşımına uğramasına neden olabilir. Bu yüzden ücret alacaklarınızı da zamanında takip etmeniz çok önemlidir.
Her işçinin, çalıştıkça kazandığı ama çoğu zaman kullanmaya fırsat bulamadığı bir hakkı var: Yıllık ücretli izin. Bu hak, çalıştığınız süreye göre değişir ama temelinde size her yıl kesintisiz dinlenme süresi tanınır. Eğer işveren bu izni kullandırmazsa ya da siz kullanamadan işten ayrılırsanız, bu günlerin karşılığı size ücret olarak ödenmek zorundadır. Bu ödemeye de “yıllık izin ücreti” denir. Yani izin hakkınız yanmıyor, nakde dönüşüyor. Ancak bu alacak da diğer haklar gibi sonsuza kadar bekletilemez.
Yıllık izin ücretine ilişkin alacaklar için de zamanaşımı süresi 5 yıldır. Bu süre, iş sözleşmesinin sona erdiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Diyelim ki 2021’de işten ayrıldınız ve iş yerinde 30 günlük izniniz kaldı. Bu izin karşılığındaki ücreti almak için 2026’ya kadar dava açmalısınız. Aksi takdirde bu hak zamanaşımına uğrar. Yani ne kadar haklı olursanız olun, yasal süre geçtiyse dava açsanız bile olumlu sonuç alamazsınız.
Yıllık izin ücreti için açılacak davada da süreyi durduran veya sıfırlayan bazı durumlar var. Örneğin, arabuluculuk başvurusu yaptığınızda zamanaşımı süresi kesilir ve yeniden başlar. Aynı şekilde dava açmanız ya da karşı tarafa noter kanalıyla ihtar göndermeniz de bu süreyi sıfırlar. Fakat şunu unutmayın, resmi işlem şart. Yukarıda da anlattığımız gibi sadece "telefon ettim, konuştuk" gibi durumlar yeterli sayılmaz. Elinizde belge olacak, işlem kanıtlanabilir olacak.
İşçi bazen gece çalışır, hafta sonu gelir veya resmi tatilde mesaide olur. Bunların hepsi fazla çalışmadır ve karşılığı ekstra ücret olarak ödenmelidir. Ayrıca bazı iş yerleri performansa göre prim, satışa göre ikramiye gibi ilave ödemeler yapar. Bu ödemelerin tamamı için zamanaşımı süresi 5 yıldır. Süre, her bir ödemenin hak ediş tarihinden itibaren işlemeye başlar. Örneğin, 2020’deki fazla mesainiz ödenmediyse, 2025’e kadar dava açabilirsiniz. Ama her fazla mesai için ayrı süre işler, dikkat!
Birçok iş yerinde yol, yemek ve sosyal yardım gibi ek ödemeler yapılır. Bunlar bazen kartla, bazen nakit verilir ama özünde hepsi işçiye yapılmış hak ediştir. Bu ödemeler de ücret niteliğinde olduğu için zamanaşımı süresi yine 5 yıldır. Yani 2022’de verilmesi gereken yemek parası hâlâ ödenmediyse, 2027’de hala dava açılabilir. Ama sarkarsa o hak yanar. Bu yüzden hangi yıl hangi ödemenin yapılmadığını net bilmek çok önemlidir.
Son yıllarda pandemiyle birlikte kısa çalışma ve ücretsiz izin uygulamaları yaygınlaştı. Bu dönemlerde yapılan eksik ödemeler ya da işçiye yapılması gereken katkılar da alacak kapsamına girebilir. Aynı şekilde doğum izni süresince yapılan yanlış eksiltmeler veya ödenmeyen haklar da bu gruba dahil olur. Bu tür alacaklar için de 5 yıllık zamanaşımı süresi geçerlidir. Ancak bu sürelerin başlangıcı kafa karıştırıcı olabilir. Genellikle iş sözleşmesinin sona erdiği gün esas alınır ama bazı özel durumlarda hak ediş tarihi de başlangıç olabilir. Bu yüzden profesyonel destek almak, hak kaybı yaşamamak adına önemlidir.
Bir işçi, alacağını almak için dava açmak istiyorsa bunu zamanaşımı süresi dolmadan yapmalıdır. Çünkü dava açmak, yalnızca hakkınız olduğunu düşünmekle değil, bu hakkı zamanında talep etmekle de ilgilidir. Çoğu işçilik davasında zamanaşımı süresi 5 yıldır. Ama bu süreyi belirlerken alacağın türü, işten ayrılma tarihi ve hatta bazen ödeme günü önem taşır. Örneğin kıdem tazminatı için işten ayrıldığınız günden itibaren 5 yılınız var ama fazla mesai için her bir hak ediş günü için ayrı bir süre başlar. Dava açarken bu detaylar dikkatle incelenmelidir.
Zamanaşımı, mahkemeler tarafından re’sen (yani kendiliğinden) dikkate alınmaz. Ancak karşı taraf yani işveren, zamanaşımı itirazında bulunursa mahkeme bunu dikkate almak zorundadır. Bu yüzden işçi, "haklıyım nasıl olsa kazanırım" diyerek davayı zamansız açarsa ve itiraz gelirse dava reddedilebilir. Bu yüzden bir işçi alacağı söz konusuysa, önce hangi alacağın hangi tarihte doğduğuna iyi bakılmalı. Ardından o süre geçmeden gerekli yasal adımlar atılmalıdır.
Arabulucuya başvuru, dava açma, ihtarname gönderme gibi resmi işlemler zamanaşımını keser. Bu kesme işlemi, süreyi sıfırlayıp yeniden başlatır. Örneğin, 2024 yılında doğan bir alacak için 2027’te arabulucuya başvurursanız, artık yeni 5 yıl 2027’ten itibaren başlar. Yani zaman kazandırır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken şey, bu işlemlerin mutlaka resmî yollarla yapılmış olmasıdır. Sözlü talepler, dilekçesiz e-postalar ya da şahitli sohbetler bu kapsama girmez.
İşveren, işçi davasında zamanaşımı süresinin geçtiğini düşünüyorsa, bunu mahkemeye bildirmek zorundadır. Bu bildirim genelde davaya cevap dilekçesi içinde yer alır. "Zamanaşımı süresi dolmuştur." şeklinde yapılan açık bir beyan, mahkemenin bunu dikkate alması için yeterlidir. Mahkeme, bu beyanı değerlendirir ve eğer süre gerçekten dolmuşsa işçi haklı bile olsa davasını reddeder. Bu nedenle işverenler için bu itiraz stratejik bir savunma aracı haline gelmiştir. İşçiler içinse zamanaşımı tuzağına düşmemek adına zamanında adım atmak şarttır.
Zamanaşımı deyince akla sadece “Kaç yıl?” sorusu geliyor ama asıl mesele sürenin ne zaman başladığıdır. Çünkü bu süreyi yanlış hesaplamak demek, hakkınızı zamanında aramadan kaybetmek anlamına gelir. Bazı durumlarda süre iş sözleşmesinin bittiği gün başlar, bazen de hak ediş tarihi belirleyicidir. O yüzden zamanaşımının başlangıcı, her işçilik alacağına göre dikkatle değerlendirilmelidir. Şimdi biraz daha yakından bakalım.
Genel kural şu: İşten çıkartıldığınız ya da ayrıldığınız tarihten itibaren zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Yani iş ilişkisi resmen sona erdiği anda sayaç başlar. Bu noktada bazen işçi “Ben daha sonra dava açarım, zamanım var.” diye düşünüyor ama ilk dava tarihinin önemi büyük. Çünkü dava açtığınız gün artık resmî bir adım attığınız gündür ve bu tarih zamanaşımı açısından kritik bir dönüm noktasıdır. Eğer bu tarih süre geçtikten sonraysa, hakkınız ne kadar güçlü olursa olsun mahkeme sizi dinlemeyebilir. O yüzden işe son verilen günü unutmayın ve hemen bir kenara not edin.
İhbar süresi, işten çıkarılmadan önce tarafların birbirini bilgilendirme süresidir. Diyelim ki işveren size 4 hafta sonra işten çıkacağınızı söyledi. Bu durumda sözleşme o an bitmiş sayılmaz, ihbar süresi dolduğunda resmen sona ermiş olur. İşte zamanaşımı da tam bu noktada başlar. Yani süreyi işverenin sizi çağırıp "çıkıyorsun" dediği günden değil, ihbar süresinin bittiği günden saymalısınız. Bu detay küçük gibi görünse de bazı davalarda sonucu tamamen değiştirir.
Bazı haklar çalışırken doğar, bazıları ise iş sözleşmesi bittiğinde. Örneğin, maaşınız ödenmemişse bu alacak için süre, ödemenin yapılması gereken günden itibaren başlar. Ama kıdem veya ihbar tazminatı için işten çıkış tarihi esas alınır. Burada bir başka sık yapılan hata da şudur: “Ben hakkımı kullanmadım ama elimde olsun diye bekledim.” Bu bekleyiş hukuken sizi korumaz. Süre, siz harekete geçince değil hak doğduğu anda işlemeye başlar. Kısacası, pasif kalmak süreyi durdurmaz.
Her zamanaşımı süresi, başladığı gibi düz bir çizgide gitmez. Bazen bu süreyi durduran ya da yeniden başlatan gelişmeler olabilir. İşte bu durumlar, işçi açısından büyük fırsattır çünkü zaman kazanır. Ama nasıl ve hangi durumların geçerli sayıldığı çok önemlidir. Detayları dikkatle takip etmek gerekir.
Eğer işçi ciddi bir sağlık sorunu yaşadıysa ya da doğal afet gibi öngörülemeyen bir durumda kaldıysa, bu süre işlemez. Bu duruma hukukta “mücbir sebep” denir. Örneğin deprem nedeniyle dava açamayacak durumdaysanız veya uzun süre hastanede yatmanız gerekmişse, mahkeme bu süreci zamanaşımına dahil etmez. Ancak bunun için belgeli, kanıtlı bir durum gerekir. Sadece “rahatsızdım, açamadım” demek yetmez.
İşçilerin en sık kullandığı yöntemlerden biri, işverene noter aracılığıyla ihtarname göndermektir. Bu yazılı bildirim hem zamanaşımını keser hem de ciddi bir hukuki uyarı anlamına gelir. Bu işlemden sonra zamanaşımı süresi yeniden başlar. Diyelim ki 2020'de işten çıktınız ve 2024’te ihtarname çektiniz. Artık yeni 5 yıllık süre 2024’ten itibaren işlemeye başlar.
7036 sayılı kanun gereği artık dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorunlu hale gelmiştir. Bu başvuru da zamanaşımını keser. Yani arabuluculuk görüşmesine gittiğinizde süre durur ve yeni bir süreç başlar. Bu süreç sonunda anlaşırsanız sorun kalmaz, anlaşamazsanız dava açarak süreci devam ettirebilirsiniz. Arabuluculuğun zamanaşımını kesen etkisi, dava açma sürecinde işçiye önemli bir avantaj sağlar.
Dava açmak da zamanaşımı süresini keser. Dava açıldığı gün itibariyle süre sıfırlanır. Sonrasında karar verilene kadar bu konuda yeni bir süre işlemeye başlamaz. Dava reddedilirse ya da geri çekilirse, o zamandan itibaren yeni bir 5 yıl sayılır. Ama dava gerçekten açılmış olmalı, sadece dilekçe hazırlamak veya danışmak bunu sağlamaz.
Açık konuşmak gerekirse, zamanaşımı süresi geçtikten sonra hukuken çok fazla şansınız kalmaz. Yine de bazı özel durumlar (örneğin işverenin borcunu kabul ettiği belgeler, sözlü beyanları veya ödeme yapma niyetine dair yazışmalar) hak aramayı mümkün kılabilir. Ama bu nadir bir durumdur. Genel kural, süre geçerse hak da biter. Bu nedenle beklememek ve erken davranmak en doğrusudur.
İhbar mektubu yani işverene yazılı bildirim göndermek zorunlu değil. Ancak hak ihbar mektubu gönderilmesi yerinde olur. Çünkü bu belge, hem ilerideki davalarda elinizi güçlendirir hem de zamanaşımını keser. Bu mektup sayesinde hakkınızı aradığınız kayıt altına alınır. Noter yoluyla yapılması en sağlam yöntemdir.
İşçi, "sonra uğraşırım" diyerek hakkını aramayı erteliyorsa, bu ertelemenin sonucu zamanaşımıyla yüzleşmek olabilir. Çünkü mahkeme hadiseye duygusal yönüyle değil, yasal çerçeveden bakar. Süre geçmişse, davayı ne kadar haklı sebeplerle açmış olursanız olun, sonuç alamayabilirsiniz. Bu nedenle ertelemek, riskinizi artırır.
Evet. Kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla mesai, ücret gibi alacakların hepsi için zamanaşımı ayrı ayrı işler. Yani hepsine tek bir takvim uygulanmaz. Her bir alacak ne zaman doğduysa o tarihten itibaren kendi süresi başlar. Bu yüzden haklarınızı karıştırmamak için her biri için süreyi ayrı ayrı takip etmek önemlidir.
Kesinlikle evet. Çünkü işçilik alacakları bazen karışık ve detaylı hesaplama gerektiren konular olabilir. Hangi hak için ne zaman dava açılmalı, hangi sürede hangi belge gerekli gibi detaylar gözden kaçabilir. Bir avukattan ya da iş hukuku konusunda uzman bir danışmandan destek almak, hem hak kaybını önler hem de sizi zaman kaybından kurtarır.